SERÇE
Saklamaya değer bir sırdın içimde.
Üstünden bir bahar, bir de yaz geçti.
Sen beni bilmedin, yoruldum ben de…
Hakkını helal et, gönlüm vazgeçti.
Mustafa Soner Acar
11.06.2005
Saklamaya değer bir sırdın içimde.
Üstünden bir bahar, bir de yaz geçti.
Sen beni bilmedin, yoruldum ben de…
Hakkını helal et, gönlüm vazgeçti.
Mustafa Soner Acar
11.06.2005
Ben değildim ki,
“Şairler yalan söyler” diyen.
Ama doğrudur, yalandı hepsi.
Ne “nehrin vardığı deniz”din sen;
Ne “dalgaların vurduğu sahil”.
Ama alelade bir kız da değil!
O kız, benim aşık olduğum kız’dı.
Bu halin bana yetiyordu,
Sana yetmedi…
Bir gün, “gözyaşların kurudu mu?” diye sorarsan,
O an sana doğruyu söyleyeceğim.
Zaten öyle yapsam da yapmasam da,
Beni öylece bırakıp gideceksin.
Ve muhtemel, yine “şairler,
Yalan söyler” diyeceksin.
Mustafa Soner Acar
17.03.1999
Bir telefon rehberi dolusu vefasız tanıyorum.
Ve kapımın zili gibi ölüm sessizliğinde
Özlenecek anlar hatırlıyorum.
Ayaküstü bir selam kadar
Kuru olsa da gözlerim,
Ağlamak istiyorum.
Ağlamak istiyorum.
Mustafa Soner Acar
14.10.1998
Nisan yağmurunu sevmeyi de
Bana sen öğretmiştin.
Beni yine sen ağlattın.
Ah ne diye yaramı deştin,
Ne diye yağdın yağmur!
Onu hatırlattın…
Mustafa Soner Acar
21.01.1999
Gitmek üzere kalktılar. Dış kapıya inen, tahtadan yapılmış ve oldukça dik bir merdiven vardı, delikanlı apar topar aştı basamakları. Yukarı baktı ve kızın inmesini bekledi: Kız ellerini saçına götürmüş, hafif adımlarla ona yaklaşırken delikanlının yüzüne bakıp gülümsedi. Öylece durup onu seyrederken, sık sık içinde duyduğu bir soru geçti delikanlının aklından: “Biz ne zaman evleneceğiz?”
Tanışalı yıllar olmuştu; on yıl galiba, belki de onbir! Tabii her zaman böyle yakın değillerdi, fakat özellikle okul bittikten sonra birbirlerinin kıymetini anlamış, dostluklarının ne kadar önemli ve ne kadar güzel olduğunu farketmişlerdi. Herşeylerini böyle içten paylaştıkları başka kimseleri yoktu ki! Bir hüzün anında; bir kelime, bir bakış, veya sadece dostunun varlığını hatırlamak huzuru getirir; bazan iki hafta telefonda bile görüşmez, ama ihtiyacı olduğunda veya çağırdığında diğerinin yanına koşacağını bilirlerdi.
Zaman zaman kızın sevdiği birileri olur, ona anlatırdı. Delikanlı da değişik zamanlarda değişik kişilere tutulmuştu. Fakat dostu için “Ona hiç aşık olmadım” dediği halde, başkalarını severken bile hep evlenmek istediği insan O’ydu. Kız da bunu biliyordu elbette; kaç kere konuşulmuş, kaç kere teklif edilmişti; ama ne kız bu tekliflere darılmış, ne de delikanlı reddedildiği için üzülmüştü, ikisi de buna alışıktı. Kız delikanlıyı çok seviyordu; o, onun dostuydu…
Kız, tahtadan yapılmış dik merdivenin teker teker gıcırdayan basamaklarını bitirip yanına geldiğinde “Merdivenden inerken,” dedi, “sanki biz evleniyormuşuz gibi geldi; sen damatsın ve beni bekliyorsun, ben de gelinlikle aşağı iniyorum.” Delikanlının gönlünden taştı ve kendini tutamayıp kıza sarıldı. Kız devam etti: “Yüzün öyle aydınlıktı ki…” Delikanlı ise gözlerini kapatıp bir kez daha aynı soruyu sordu kendi kendine: “Biz ne zaman evleneceğiz?”
Mustafa Soner Acar
30.07.2002
Öylesine yaşanmış bir hayatın
Geçip giden günleri içinde
Beni ağlamaklı bırakan
Bir çift kahverengi göz vardı.
Yıllar sonra hatırlanıp
-Pişmanlıklar içinde-
Ne cevap geleceği bilinmez
Sorulmamış bir soru
Söylenmemiş bir söz vardı.
Mustafa Soner Acar
06.12.2001
Bu hikaye gecenin karanlığında,
Mum ışığıyla titreşen
Sandık odaları gibidir.
Bu hikaye gözyaşı damladığında,
Tekrar tekrar yeşeren
Küflü satır aralarında gizlidir.
Bu hikaye bir itiraf;
“Kılıçsız zapteden,
İpsiz bağlayan aşk”
Dudağımda dünkü tat;
Uykusuz gözlerimin bekleyişidir.
Bu hikaye bir dua…
Bir kez olsun söylemediğim
“Seni seviyorum” yalanı;
Ayrılığın gecikmiş tesellisidir.
Gün gelecek bu kitabı bulacaksın.
Ahşap evin gıcırdayan tahtaları,
Yerini haber verecek sana.
Ve orada,
Kendi adını okuyacaksın.
Pişmanlığını kalbinde yaşatır…
Her insanı ağlatır, kitaptaki son yaprak.
Ve bir hikaye anlatır,
Anlarsın ki; çok zordur geri adım atmak,
Anlarsın ki; mümkün değildir unutmak.
Mustafa Soner Acar
11.01.2000
I
Ayyüzlümü göremediğim aylar,
Günyüzü görmüşüm, neye yarar?
II
Güneş ıskalıyor penceremi.
Bırak, ısıtmazsa ısıtmasın,
Yakan yakmış zaten beni.
Yeter ki karanlığımı dağıtsın,
Başka bir ışık seli.
III
Gece havaya bakamaz oldum,
İçimde birikti artan karanlık.
Tenimden kirli bir perde yoldum,
Geceye yayıldı katran karanlık.
Mustafa Soner Acar
07.06.1998
Rüyama gireceksin yine,
Uyurken korkuyorum.
Beni görür, acırsın diye
Ağlamaktan korkuyorum.
Şiir yazarım yine, dayanamam…
Kalemi elime almaktan,
Korkuyorum.
Mustafa Soner Acar
06.04.1999
Işıklar dökülüyor denize,
Bulutların arasından.
Sanki yanıyor sular.
Gittikçe uzaklaşıyor Rumeli Hisarı
Kadıköy rıhtımına daha çok var.
Belki vazgeçtin, rıhtımda beni bekliyorsun.
Belki de ardımdan süzülüyorsun, kimbilir
Martılarla beraber, kimse görmeden…
Belki de surların önünden geçen trendesin şu an;
Her günkü gibi,
Yenikapı’ya doğru…
Trenden bakınca ağladığım
Belli oluyor mu?
(…)
İşte bu deniz, bu hüzün,
Bu dökülen ışıklar, dalgalardaki sessizlik
Anlatıyor halimi.
Biten bir beraberlikti bu ayrılık;
Biten bir aşk değildi.
Mustafa Soner Acar
15.01.2000